[chatlak-Nehir]
Mesaj Sayısı : 181 Aktiflik : 532 Başarı Sistemi : 5 Kayıt tarihi : 23/01/10 Nerden : >> Cehennemin Dibinden <<
| Konu: Mitoloji Ve Gezegenler Perş. Ocak 28, 2010 4:15 pm | |
| Zeus ve Jüpiter
Homeros’a göre kardeş olan Zeus, Poseidon ve Hades evreni paylaşmak üzere bir kura çekmişler, kuranın sonucunda, Zeus, göklerin; Poseidon, denizlerin; Hades ise yeraltının tanrısı olmuştur.
Göklerin tanrısı olan Zeus aynı zamanda yağmurun tanrısı ve korkunç şimşeğini fırlatan Bulut Toplayıcı olarak da bilinirdi. Gücünün, öteki tanrıların güçlerinin toplamından daha büyük olması ise onu tanrıların en büyüğü ilan etmiştir.
Kız kardeşi Hera ile evli olan Zeus, sayısız tanrıça ve ölümlü kadınla aşk yaşamış, bunu Hera’dan saklamak için de bütün ustalığını kullanmıştır fakat en büyük tanrı olmasına rağmen her şeyi bilemeyişi, aynı anda aynı yerde bulunamayışı onun da aldatılmasına neden olmuştur. Denilir ki onun sonsuz gücünü engelleyen tek şey “kader”dir. Kader ondan da üstündür ve kaderi yönetmek onun elinde değildir.
Kader, Lakhesis, Klotho ve Atropos adında üç moir tarafından yönetilirdi. Lakhesis, insanların doğumdan önce kaderlerini belirlerken, Klotho, kader ağlarını örer ve Atropos da bu ağların yönetilmesini sağlardı.
Romalılar, birçok anlamda Yunan kültüründen etkilenmişler ve bu durum Roma mitolojisine de açık bir şekilde yansımıştır. Öyle ki kimi zaman zaman Roma mitolojisindeki tanrıların sadece isimleri değişmiş, geri kalan tüm özellikleri Yunan mitolojisindeki şekliyle aynen kalmıştır.
Zeus’un Roma Mitolojisindeki karşılığı Jüpiter olarak bilinir ve Jupiter, optimus maksimus yani en yüce, en büyük olarak adlandırılırdı. Roma devletinin baş tanrısı olan Jüpiter, kanunların ve toplumun düzeninden sorumlu tanrıydı.
Poseidon ve Neptunus
Deniz tanrısı olan Poseidon, Zeus’un kardeşi ve Yunan mitolojisinin en önemli ikinci tanrısıydı. Ege Deniz’inin iki yanında yerleşmiş olan Yunanlıların çoğunun balıkçılıkla uğraşması ve geçimini denizden sağlaması, Poseidon’un fazlaca saygı görmesinin nedeni olmuştur. Sarayı denizin dibinde olmasına rağmen günlerini Olympos’ta geçiren tanrı Poseidon, rüzgârlar ve dalgalar ne kadar yüksek olursa olsun, altın arabasına binip de denizin üzerinde dolaşmaya başladığı anda ortalığı bir sessizlik, dinginlik kaplardı. Yanında taşıdığı üç uçlu mızrağı ile dilediğinde toprağı titretir, bu nedenle “toprak titreten” olarak da adlandırılırdı.
Poseidon’un Roma mitolojisindeki karşılığı olarak bilinen Neptunus de tıpkı onun gibi denizlerin tanrısıydı. Hırs ve gücü temsil eder, üç uçlu mızrağını yere vurduğunda ise depremler meydana getirirdi.
Hades ve Pluton
Üçüncü kardeş olan Hades, yeraltının tanrısı ve ölülerin yöneticisi aynı zamanda zenginlik tanrısı olarak bilinirdi. Giyeni görünmez yapan bir başlığa sahipti. Acımasız yapısından dolayı diğer tanrılar tarafından pek sevilmez, bu nedenle Olympos’ daki varlığı çok hoş karşılanmazdı. Bu da onun diğer tanrılara göre Olympos’u daha az ziyaret etmesinin sebebi olmuştur. Acımasızlığına rağmen son derece dürüst, doğruluğu ve adaleti seven bir tanrı olan Hades, korkunç ama kötü olmayan bir tanrıydı.
Hades’in Roma mitolojisindeki karşılığı olan Plüton da yer altı tanrısıydı. Onun da tılsımlı bir başlığı vardı, kimi zaman bu başlığı yardıma ihtiyacı olan tanrılara ve insanlara verirdi. Bu nedenle gizli kalmış, saklanan, söylenmeyen şeylerin yöneticisi ve aynı zamanda topraktaki gizli ve değerli madenler yüzünden de zenginliğin tanrısı olarak mitolojideki yerini almıştı.
Aphrodite ve Venüs
Güzellik tanrıçası, olarak bilinen Aphrodite, İliada’ya göre Zeus ile Dione’nin kızlarıdır. Meşru ve gayrimeşru çocukları arasında asla ayrım yapmayan Zeus, Aphrodite’i güzellik tanrıçası yapmış ama anlaşılmayacak bir şekilde onu oldukça çirkin olan topal tanrı, Demirci Hephaistos ile evlendirmiştir. Aynı zamanda aşk tanrıçası olarak da bilinen Aphrodite asla evliliğine sadık kalmamış ve Hephaistos’u sürekli aldatmıştır. Onunla evliliğinden doğan oğlu ise ölümsüz tanrıların en güzeli olan aşk tanrısı Eros’tur.
Başka bir inanışa göre ise Kythera yakınlarında denizin köpüklerinden doğduğu ve Kypros (Kıbrıs) kıyılarına kadar sürüklendiği söylenir. Bu nedenle her iki ada da kutsal sayılmış ve Aphrodite’e Kythereia ya da Kypris denmiştir. Aphros kelimesi Yunanca’da köpük anlamına gelmektedir ve Aphrodite, “köpükten doğan” demektir.
Ayrıca Aphrodite’in içinde inci bulunan bir sedeften doğduğu ve sedef kabuğu açıldığında oğlu Eros ile birlikte bu sedefin içinden çıktığı da söylenir.
Aphrodite dillere destan güzelliği ile sadece tanrıları değil insanları da etkilemiş, aşk ve mutluluğun yanı sıra aşkın her zaman karşılıklı olmamasından dolayı onlara tahammül edilemez aşk acıları da yaşatmıştır. Tılsımlı kemeri sayesinde istediği herkesi kendine bağlayabilmiştir öyle ki Hera’nın Zeus’u kendisine bağlamak istediğinde bu kemeri Aphrodite’den ödünç aldığı söylenir.
Tanrı ve insanların yanı sıra tabiata da sözünü geçiren bir tanrıçaydı. Yeryüzündeki her şeyi diriltir, canlandırırdı. Tek bir tatlı bakışıyla fırtına bulutları yok olur, çiçekler toprağı süslerdi. O olmadan sevinç ve mutluluk olmazdı, güzellik ise ancak onunla var olurdu. Buna rağmen Aphrodite aynı zamanda çok kinci ve zalimdi ama bu özelliğini sadece intikam almak istediğinde kullanırdı. Bunlardan en çok bilineni, Ares ile olan aşkını, kocasına haber vermiş olduğu için Apollon’u cezalandırması ve onun aşk konusunda defalarca başarısızlığa uğramasına sebep olmasıdır.
Aphrodite’in Roma mitolojisindeki karşılığı olan Venüs ise önceleri bahçelerin tanrıçasıyken, Yunan mitolojisinin etkisiyle daha sonra aşk ve güzellik tanrıçası olarak anılmıştır | |
|